Gitmek mi zor, kalmak mı zor?..

Gitmek mi zor, kalmak mı zor?..

 

TDK sözlüğüne göre “Gitmek” : Bir yere doğru yönelmek; çıkmak, ulaşmak; sürmek, devam etmek; tüketilmek, harcanmak; bir yerden veya bir işten ayrılmak; yetmek, yetişmek; geçmek; bir şeyin zarar görmüş olması; başvurmak, yapmak; bir duruma bir sonuca ulaşmak, varmak gibi pek çok anlam içeriyor.

Gitmek bende hep olumlu anlam taşır, yola  çıkmak demektir, yenilik demektir, özgürlük demektir, varmaktır. Gitmek düşüncesi başlı başına cazip gelir kimi zaman. Ne olursa olsun, her şeyi bırakıp gidivermek, uzaklaşmak. Hatta iz bırakmadan geride yok olurcasına gitmek. Mümkün müdür? Obje bağlantılarımızdan, kişisel bağlardan, alışkanlıklardan, rutinlerden öteye gidebilmek sanki özgürlüğü de beraberinde getirir bir armağan gibi.

Hep bir gitme arzusu ile yaşar bazıları. Hayat güzelliğinin yanı sıra bir sürü sorumluluğu, zorunluluğu ve “-meli, -malı” ları getirmiyor mu yanında; işte ruhlara ağırlık veren de bu değil mi? Gitme, uzaklaşma arzusu doğuran? Kimileri için gelecek projesidir gitmek. Büyük şehirdeki stresli iş hayatından, koşturmacadan uzaklaşmak için günün birinde emekli olacağı ve küçük bir sahil kasabasına gidip yerleşeceği hayali dayanılır kılar geçip giden birbirinin tıpatıp aynısı günlerini.

Kimileri için gitmek tüm yükleri geride bırakıp hesapsız kitapsız kaçıp gidivermektir. Her zaman onay ihtiyacı duyan kuşaklar yetiştiren bir toplumun bireyleri olarak gidişimiz için bile onay ihtiyacı duyarız çoğu zaman. Gidişin onaylanması da çoğu zaman mümkün olmaz. Toplumun genelinin onaylayacağı sağlamcı, uyumlu olmaktır; bu da gitmek değil kalmak ister. Gitmenin alternatifi kalmaktır. Kalmak isteyenleri, gitmek istemeyenleri pek bilmem. Bana göre hep aynı yerde kalmak daha zor benim baktığım yerden. Sürekli bir rutin içinde yaşamak, hep aynı yerleri, aynı insanları soluyarak yaşamak, merak etmeden, yeni yerler ve insanlar keşfetmeden, soluk almadan yaşamak daha zor gelir bana. Günübirlik bile olsa gidivermeli insan. Bir nefes olsun başka bir yerde alabilmeli, rutin dışı bir şeyler yapmanın tadına varabilmeli.

Gitmek keşfetmektir aynı zamanda. Hem kendini hem başkalarını, hem dünyayı. Dar alanda kısa paslaşmalar içinde yaşadığımız hayatlarımıza kimi zaman mola veririz giderek. Kimi zamanda yeni hayatlar aramak üzere radikal bir gidiş olabilir gitmek. Bazen kaçmaktır gitmek, içinde korku, savunmasızlık vb pek çok duygu barındırabilir. Yüzleşmekten, sorumluluk üstlenmekten kaçabiliriz örneğin.

Gitmek sürpriz ve heyecan da barındırır içinde, kimi zaman bilinmeyene bir yolculuktur ne ile karşılaşacağınızı bilmediğiniz. Kimi zaman planlıdır gidişimiz, kimi zaman ise spontan, anlık bir kararla gidiveririz. Kimi gidişlerin dönüşü bellidir, kimi zaman da tek yöndür, dönüşsüzdür yolculuk.

Gitmek benim için yolculuğa çıkmaktır. Her yolculuğa çıkış da başlı başına heyecan verici bir deneyim. Kendimize ısmarladığımız özgürlük ve keşif anlarıdır. Yeni insanları, yeni kültürleri ve dünyaları keşfetme fırsatıdır. Koca evrende seçeneksiz olmadığını, pek çok alternatifin olduğunu hatırlatır insana gitmek. Gidişin sonu varıştır.

Son noktayı koymak için gitme dürtüsünü en iyi anlatan Can Baba’nın dizeleri belki de yaramıza merhem oluyor tam da söylemek istediklerimize tercümanlık ediyor.

 

GİTMEK-CAN YÜCEL

Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara…

Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey…
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

Öyle “yanına almak istediği üç şey” falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız “kalk gidelim”,
öbür yanımız “otur” diyor.

“Otur” diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira…
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu…
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz…
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler…
Bir çocuk daha doğurmalar…
Borçlara girmeler…
İşi büyütmeler…
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

Misal ben…
Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki…
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?

“Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
Kendi imalatımız küfeler.

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.

Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek…
Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa.
Gün içinde mesela…
Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün.
Sabah 9, akşam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma…
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.

Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç,
Ama olsun… İstemek de güzel.

Can Yücel

 

 

LEAVE A COMMENT

error: İçerik korumalı!!